İNSANLIK TARİHİNDE BİR SÜREĞEN HASTALIK

Barabbas, katil, zalim ve ırz düşmanı bir hayduttur.Romalıların Yahudi’ye Valisi Pontius Pilatus tarafından zindana atılmıştır, Zindan arkadaşı da Hz. İsa'dır.

Roma yerleşik geleneklerine göre Fısıh bayramlarında valiler zindandaki mahkûmlardan halkın istediği birini affeder. 

Pilatus zindanı ziyaret ettiğinde suçsuzluğuna inandığı Hz. İsa’yı ve işlediği suçlarla halkın ölüme terk edeceğini düşündüğü Barabbas’ı seçer ve halkın tercihine sunar. 

Geleneksel dinlerine zarar verdiği ve Roma’ya ihanet ettiğigerekçesiyle Hz. İsa’yı düşman olan ve Allah ile aldatma yolunu seçen zamanın ‘’dincileri’’, oylarını İsa değil, Barabbas lehine kullanmaları için halkı kandırırlar ve halk, Vali Pliatus’tan İsa’yı değil, kötülüğün temsilcisi Barabbas’ı affetmesini ister. Pilatus da bu isteğe uygun olarak Barabbas’ı serbest bırakır, Hz. İsa çarmıha gerilir. 

Yahudiliğin en saygı duyulan festival ve bayramlarından biri olan Fısıh’ta, eski İsraillilerin Mısır'daki kölelikten kurtuluşu anılmaktadır. Bu geleneğe göre bir kere seçilen ve özgür bırakılan bir suçlu bir sonraki sene Fısıh’da seçilemez. 

Huylu huyundan vazgeçmez misali Barabbas serbest kalır kalmaz ilk iş olarak birini öldürüp, bir başkasının da ırzına geçer ve yeniden hapse atılır. 

Vali Pilatus, Yahudiye halkının tercihini sınamak için onu tekrar oylamaya dahil eder ve halk diğer aday yerine yine Barabbas’ın lehine oy verir. 

Özgür kalan Barabbas’ın ikinci bir özgürlük hakkı yokken,valinin onu tekrar aday göstermesini, halkın ilk seçimde Hz. İsa’yı seçmeyip Barabbas’ı seçerek yaptığı hatayı düzeltmesi için halka sunduğu ikinci bir fırsat olarak yorumlayanlar da olmuştur.

Barabbas olayı, İznik Konsül’ü tarafından kabul edilmiş dört İncil’de de yer alan ibretlik toplumsal bir hikâye olup Kur’an da isim vermeden aynı hadiseden bahsedilir.

Bu toplumlar, “Barabbasları yeğleyen toplum” olarak adlandırılır. Bunlar ki kötülük yapanları ödüllendiren toplumlardır ve bu tip toplumlar için “Kötülük Toplumu” anlamında ‘’Barabbas Toplumları’’ ifadesi kullanılır.Doğruluğu konusunda farklı rivayetler olmakla birlikte, kadim bir sosyal ve siyasal anlayışı içerdiği için bu kıssa üzerinden insanlığın varoluşundan bugüne kadar geçen insanlık macerası adına birçok çıkarımlar yapılabilir.

Demokrasi bir kültür, bir ahlak meselesi olmakla beraber, günümüzün kötülerini tercih edenler de “Toplumu demokrasiyle idare ediyoruz, seçimlere halkın etkin katılımını sağlıyoruz, tercihlerini hayata geçiriyoruz, seçtikleri vekillerle ülkeyi yönetiyoruz.” şeklinde gerçeği yansıtmayan, samimiyetsiz, mesnetsiz, yalan iddia ve söylemlerin kurbanıdır. 

Nietzsche’nin:

” Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder.

Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir…”söylemiyle,  

"Benim oyumla çobanın oyu bir mi?" dediği için çarmıha gerilmesine ramak kalan Aysun Kayacı’nın söylemini özellikle Türkiye gerçekliği üzerinden baktığımızda örtüştüklerini görürüz.

Bu bağlamda Platon'un demokrasi söylemi de oldukça anlamlıdır;

"Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer demagoglardan da diktatörler çıkar, demokrasi despotluğa dönüşür. Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir. 

Devlet işleri, devlet işini idare edenlerle idare edilenlerin yönetime katılmasıyla gerçekleşir."  

Geçmiş zamanların bilge insanlarının sözleri bugünümüzü net bir şekilde izah ediyor. Tarihi olay ve olgulardan ders çıkaracak olursak, insanlığın tekerrürden ibaret olan bu temel problemlerini çözmenin yollarını da bulmuş oluruz…

Platon, insanlığın ortak malı olan bu hakikat bilgisini milattan önceki yıllardan bize haber verirken bütün zamanları aydınlatıyor, yol gösteriyor.

İnsanlık, tarih macerasında kendini tekrarlarken; sahneler, aktörler değişse de anlayış, kavrayış değişmiyor.

Toplumların başına belâ olan firavunları, diktatörleri, hainleri, hırsız ve soyguncuları, böylesine koyun sürüsü haline getirilmiş, düşünce gücü elinden alınmış cahil insan kalabalıkları yaratmakta, sonuçları da ödenen bedelleride çok ağır olmakta...

Bugünün dünyasına baktığımızda, hatta Türkiye’sine; Hz. İsa’nın yerine Barabbasların, Hz. Muhammed’in yerine Ebu Cehillerin tercih edildiğini görmekteyiz!

Günümüz siyasetinde kullanılan motto cümlelerden biri net bi şekilde bu anlayışın altını çiziyor: “Siyaset yalansız olmaz, dürüst insanların siyasette yeri yok.’’ 

Bu güzel ülkemin, güzel insanlarının, bu kadim topraklarda barış ve huzur içinde yaşamaya hakkı var… 

Onun için…

Yalansız, ahlaklı siyaset için…

Dürüst insanlar sözüm size! 

Birlikte yıkalım insanlığın yüz karası bu saçma tabuları…

Nietzsche ile bitiriyorum!...

Unutmayın:

‘’Ya çare sizsiniz.

Ya da.

Çaresizsiniz." 

Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…

YORUM EKLE

banner158