6 Şubat 2023 günü, saat 04,17 de 7.7 ve 13,24 te 7.6 şiddetinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem sonrası on bir ilimiz fiilen, bütün Türkiye manen yıkıldı. On binlerce insanımız yaşamını yitirdi, acımız sonsuz. Türk Ulusu olarak, birlik ve beraberliğimizi hemen gösterdik…
Türk halkı olarak acıyı paylaşıp kenetlendik. Deprem bölgesine yardım yağdırdık ve kurtarma ekiplerini seferber ettik. Kurtarma çalışmalarına Dünya ülkeleri de katıldı, onlar da maddi ve manevi yardımda bulundular…
1999 depreminden gerekli ders alınmadığından, yeni yıkımların önüne geçilemedi. Bilim insanlarının uyarıları göz ardı edildi. Deprem göz göre göre geldi. Bilim insanları, Adana, Tokat, İzmir ve İstanbul’da yıkıcı bir depremin yakın olduğunu, her platformda dile getiriyorlar. Diğer bölgelerde de yeni depremler kapıda bu gün olmazsa yarın bir büyük deprem olacak…
Anadolu deprem kuşağı üzerinde yer alır. Bu nedenle depremle birlikte nasıl yaşanır? Sorusuna doğru yanıt bulmalıyız. Görevlilerin, özellikle arama ve kurtarma ekiplerinin, hazır olmadıkları, afet anında kullanılacak malzemenin de hazır olmadığı yaşanarak görüldü. Boşluğu, belediyeler, STK lar ve halk doldurdu…
Dünya ülkeleri depremle nasıl yaşıyor? Can ve mal kayılanını en aza nasıl indiriyor? Uzakta aramayalım, Anadolu’nun antik kentleri kaç deprem geçirdikleri ve fay hattı üzerinde kuruldukları halde sapsağlam ayakta kalabilmiş. Eskilerin, inşaat teknikleri, yer seçimleri iyi araştırılmalı ve örnek alınmalıdır…
Yörükler; “Kekiği ve kekliği çok olan yerde eğleşin, sazı ve kazı bol olan yerde eğleşmeyin.” (1) Derler. Sulak yerlerin zeminin çürüklüğüne ve sağlık yönünden sakıncalı olduğuna işaret ederler.
Depremden sonra bazı kentlerdeki binaların depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda çalışma başlatıldığını duyuyoruz. Depreme dayanıksız binalar saptandıktan sonra ne yapılacak? Yüzlerce bina yıkılacak mı? Yıkılan binalar, yeniden zemini sağlam yerde yapılacak mı? Güçlendirilecek mi? Maliyetler nasıl karşılanacak? Bu soruların yanıtları henüz belli değil. Bu konuda sessizlik hâkim…
Normal inşaatın 2023 yılı metrekare maliyeti; 2.930,30 ile 6,423,65 Türk Lirası arasında değişmektedir. (2) Yüz metre kare binanın yeniden yapılması için; 2.930.300.00 Türk Lirası ile 6.423,650,00 Türk Lirası gerektirmektedir. Bu meblağı ödeyecek kaç kişi var? Buna birde yapım süresinde kira giderlerini eklemek gerekir. İnşaat maliyetlerini karşılamak orta gelirliler için bile olanaksızdır…
Devlet destek olmaz, bina yapımını üstlenmez ya da kredi sağlamazsa halk, depreme dayanıksız evlerde oturmaya devam edecek, kaderine razı olacaktır. Gerekli önlem zamanında alınmazsa bir dahaki depremde yine canlar yanacaktır. Gerekli önlemlerden kasıt, güçlendirilmesi gereken binaları güçlendirilmesi, yıkılması gerekenlerin yıkılıp, yerine depreme dayanıklı binalar yapılması anlaşılmalıdır…
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasaya göre “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devletidir.” (3) Devletin amaç ve görevi: “…Kişilerin ve toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu… Sağlamaktır.” (4) Devlet, bütün kurumlarıyla bütündür ve devamlılık arz eder. Kurumlarıyla vardır, bu kurumlara bütün belediyeler dâhildir…
Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşını depremden ve doğal afetlerden korumak için yeterli ve gerekli önlemleri almak zorundadır. Halkını depreme dayanıklı evlerde yaşatmakla ve sağlığını korumakla görevlidir. Sosyal devlet olmanın gereği budur.
Doğal afetlere, önceden hazırlıklı olunmalı, deprem olmadan önce toplanma alanları, deprem konteynerleri, seyyar hastane, barınma yerleri, su, yiyecek ve aş evleri hazırlanmalıdır. Peki, bunları yapmak için ne bekleniyor?
Yeni yıkımların ve can kayıplarının önüne geçmek, devletin asli görevidir. Zaman gittikçe daralıyor. Türk Ulusu olarak başka acılar çekmek istemiyoruz…
KAYNAK:
1-https://mehmetacar07.yetkin-forum.com/t16-yoruklerle-ilgili-deyimler
2- https://insaatyapim.com/insaatblogu/2023-insaat-maliyeti-hesaplama/
3-1982 Anayasası 2. Madde
4-1982 Anayasası 5. M.
Merhaba İsmail bey, yazınız çok dikkat çekici. Deprem hep olacak .Deprem öldürmüyor, Depreme dayanıklı bina yapılmadığı için,enkaz altında kalınıyor. Varsa ömrün yaşıyorsun, oda MUCİZE. AYDIN ili 1.derecede Deprem bölgesi ve Deprem kapıda. 11 mart Cumartesi günü Yenipazar da DEPREM diye ,JEOFIZIK MÜH.PROF.AHMET ÖVGÜN ERCAN Hocayı dinlemeye gittim. En çok hissedilecek yer Germencik başta 7 şiddetinde deprem olabileceğine dikkat çekti. Tabiki Aydın ve çevresi de fazlasıyla hissedilecegini ve yikabilecegini söyledi. Aydin ilinde binalar ne kadar sağlam. Heryer bina,Deprem yönetmeliği nekadar uygulandı. Bakanlıktan izinle,ova imara açıldı. Belediyeler İmar planı çizdi, müteahhitler yapıyor. Denetim Ozel Şirketler. Oturma ruhsatı, iş bitiyor,BELEDIYELER Kontrolünü yapıyor. Belediyeler de neler döndüğünü duyumlar anlatılıyor. Binlerce mkare alanlara ustuste, yanyana bina, arası sok.bina balkon çıkıntılı dahil 5 metre. Yeşil alan onlarca binaya 500 ila 1000 m boş yeşil alan. Binalar tepemize yıkılacak,yeşil alana bulup gidene kadar. İmar Kanunu Muteahhitlerin RANT KAPISI olacağına, INSANLARIN CAN SAGLIGI NASIL KORUNUR OLMALI. Yerin sismik jeofizik ölçümü yapılması şartı olması gerekir.Acaba Belediyelerin bunyesinde Jeofizik ve Jeoloji mühendisleri var mı? İnşaat mühendisi inşaatı,mimar inşaatın planını çizer. Peki IMARA ACILAN ALANLARIN,yolların buralarda FAY Hattı var mıdır diye araştırmaları yapıldı mı acaba? Belediyelerin görevi olsa gerek. Bu bilgileri nerelerden öğreneceğiz? Belediyelerin böyle araştırmaları varmi dır? Bu soruları soran yazınızı ve halki aydınlatacak bilgileri sizden önemle rica ediyorum. Emeğinize sağlık, Sagolun,Varolun.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Deprem ülkesi olduğumuz, bilimle yaşayıp, evlerimizi bilimin öngördüğü şekilde yaparsak yeni can kayıplarının önüne geçeriz. Yazımda belirttiğim gibi, binaların depreme dayanıklı olup olmadığını saptamak belediyelerin asli görevidir. Neden söylüyorum, imar alanlarını saptayan, inşaat ruhsatı ve oturma ruhsatını v belediye verir. Bir de depreme dayanıksız binalara ima affı getirilmesi işin tuzu biberi olmuştur. Hangi kentte olursak olalım, binamızın sağlam olup olmadığını bilmiyoruz. Deprem, bir doğa olayıdır, önlemi de bilimsel olmalıdır. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi; “Eşeğimizi sağlam kazığa bağlamalıyız.”
Uygar ülkelerde daha şiddetli depremde ölen sayısı bir elin parmaklarını geçmezken bizde on binleri geçiyor, neden? Bilime inanmamaktan. Selamlar, saygılar.