İnsan, 20. yüzyılın sonlarında modernlikten post modernliğe geçti. Modern insan, refaha alıştı. Refah, elinden alınmasın diye yönetenlerin yolsuzluklarına sesini çıkarmadı. Post modern insan, bir adım daha ileri gitti, oylarıyla destekledi, iktidarların devamını sağladı…
Post modern insanı görmek için aynaya bakmamız yeterlidir. Yalnız bu çağdaki post modernlik bazı ülkelerin insanı için eskiye özlem olarak ortaya çıkabilmektedir. Onlar, icat edilen her yeni teknolojiyi kullanır, iş kılık, kıyafete geldi mi? Eskiye özlem duyar…
İnsan, modern çağın gereksinimi olan ev, araba, yazlık, bankada para ve rahat bir iş sahibi oldu, günü kurtardı, ama elindekiyle yetinmedi, para için çocuklarının geleceğini düşünmedi, daha fazlasını istedi…
Sosyal medyada boy göstermek, gündemde kalmak uğruna ödünler verdi. Sosyal medyada eleştirdiği, kınadığı hareketleri yapmaktan çekinmedi. Bunun sonucunda toplumu idare eden yöneticilerin her türlü usulsüzlüklerini görmezden geldi, insanlığın ayaklar altına alınmasına, modern köle haline getirilmesine sessiz kaldı…
Post modern insan öz eleştiri yapmaz, bencildir, kendi doğrularını savunur. İnsana, çevreye ve doğaya saygılı değildir. Çoğunun söylediği ile yaşantısı bir değildir. Bazılarının buna itiraz ettiklerini duyar gibiyim. İstisnalar kaideyi bozmaz…
Geniş düşünelim, post modern insanı ülkemiz koşullarına göre değerlendirelim! Kamu gücünü elinde bulunduranların yaptığı yanlışa karşı çıkabiliyor mu? Kamu malını koruyor mu? Siyasi partilere, derneklere ülkeye ve insana yararlı olmak için mi, yoksa bir yerlere gelebilmek için mi üye oluyor?
Bilim insanları, post modern insanın; “kendi çaresizliğini ortaya çıkarabilecek her şeyden intikam alan. Başkasının çaresizliğini hor gören. Bu duygunun altında korkunun yattığı. Kendini aşağılanmış hisseden, aşağılanmayı telafi etmenin güç ile gerçekleşeceğini düşünen. Bu yüzden, başkalarını ezmek için, kendini ezen güçlülerin tarafına geçtiğini bunun sonucunda insanlığını yitirdiğini…” (1) İddia eder.
Diğer bilimsel bir görüş ise, post modern insanın kendi rahatına düşkünlüğünü ve otoriteye boyun eğmesini, R-Kompleks’e bağlamaktadır. Tanım verecek olursak, “ilkel içgüdülerini aktive ederek, mantıklı düşünmeyi baskılamak suretiyle çağdaş toplumlarda akıl ve mantık dışı yönetim ilişkilerine yol açılmasına ses çıkarmamaktır.” (2)
“Ülkelerin, doğal kaynaklardan, bunları elinde tutan, onlara el koymuş küçük bir azınlık yararlanır. Çoğunluk doğal kaynaklardan yoksun bırakılır. Yararlanmanın zorla sürdürülmesinin mümkün olmadığı görüldüğünde devreye Din duyguları sokulur. Hedefte her şeyden yoksun bırakılan insan vardır. O, yoksul olmasının nedeninin, Tanrı iradesi olduğuna inandırılarak, kendilerine baş eğmesi sağlanır.”(3)
İyi ve doğru insan olmanın yolu; doğal kaynakların hakça bölüşülmesinden, doğruluktan, adaletten ve eşitlikten geçer.
KAYNAK:
1- Arno Gruen, Kendine ihanet, Kadın ve Erkekte Özerklik Korkusu. S.25
2- https://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/bozkurtguvenc/r-kompleks
4-Ali Şeraiti, Din’e karşı Din. S.32
Sevgili kardeşim bugünkü makaleni zevkle okudum. Çok güzel olmuş eline sağlık. Emeğine sağlık teşekkürler selamlar
Çok teşekkür ederim, selamlar, saygılar.