Ben, 1965 yıllarında kasabamızın tek ilkokulu olan Şehit Cafer İlkokulunda okudum. Okulumuzun demiryoluna ve İzmir asfaltına bakan pencereleri, büyük bir bahçesi vardı. Ön bahçesi hükümet konağına sınırken, arka bahçesi çay kenarına doğru genişlerdi. Alçak duvarları telle çevrilmiş teller de sarmaşıklarla örtülmüş bahçe duvarı değil sanki yeşil perdeydi. Dere yatağına bakan kısımda hava izleme kulübesi (rüzgar gülümüz )le hava tahmini yapar, onun yanındaki fıskiyeli havuzumuzun önünde bayramlarda fotoğraf çektirirdim. Germencik’in en güzel binasıydı benim için. Üç beş basamaklı merdivenlerinden çıkınca salonda bulurduk kendimizi. Üst kata çıkarken merdiven başında öğretmenler odasıyla müdür odası arasındaki duvarda Kurtuluş Savası destanını simgeleyen bir duvar resmi ve Cafer Efenin kocaman tablosu bize bakardı.
Germencik yerleşim olarak tren yoluyla ikiye ayrılmıştı. Biz istasyon mahallesinde oturuyorduk. Evimiz Hıdırbeyli köyü yolu üzerindeydi. Evden okula gelmek için İzmir- Aydın yolunu geçmem/iz gerekiyordu. Üçkardeş, okula birlikte giderdik. Demiryolunun altında kalan, asfaltın da üstünden geçmesiyle köprümsü geçit için annemin babamın tembihi vardı “ kardeşinizin elini bırakmayın sakın çaya girmeyin, asfalttan geçerken sağınıza solunuza iyi bakın!” Elimizde bezden torba çantalarla Beş yıl o asfalttan dolayısıyla çayın üstünden geçtim/dik. Her hafta İstiklal marşımızı okudum ve Şehit Cafer efeyi selamlayarak sınıfıma girdim.
Çay (dere) tarihi birçok olaya tanıklık etmişti. Bunlardan biri, Kurtuluş savaşı sırasında Cafer Efe burada Yunan askerlerince vurulmuştu. Önce öğretmenim anlattı Cafer efeyi. Sonra masal gibi dilden dile dolaşan efsanesini dinledim büyüklerimden. Bundan birkaç yıl önce okula gittim. Çok değişmiş. İlköğretim ikinci kademe olmuş. Değişmeyen duvardaki resimler ve tabloydu.
Milli mücadelenin ilk başladığı şehirlerden biridir Aydın. Efelerimiz, onların kızanları, kadını, erkeği destan yazmış, yazdırmışlardır. Siz, İzmir’e, Kuşadası’na giderken Germencik’te şehit olmuş Cafer Efenin üzerinden kim bilir kaç kez geçtiniz. Bilmiyordunuz değil mi? Haklısınız, işaret yok, aydınlatıcı bir yazı yok hatta olayın geçtiği ne dere yatağı var ne de dere… Bu durum bana Mehmet Akif’in “Dur yolcu bilmeden gelip bastığın toprak bir devrin battığı yerdir, Eğil de kulak ver bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir “dizelerini hatırlatır.
Cafer Efe kimdir, ne yapmış derseniz toparladığım bilgiler ışığında aktarmaya çalışayım.
Cafer Efe Giritliymiş. Girit’te Rumlar Türklere baskı uygulayıp onları asimile etmek isterken başlamış hikâyesi. Cafer, çiftçi bir ailenin çocuğudur. Bir gün çift sürerken atla gezen bir Rum’un “neden çift sürüyorsun, bugün Pazar, kiliseye gitmen gerekirdi “ sözlerine “Müslümanım. Ben camiye giderim” cevabını verir. Bunun üzerine Rum, elindeki kırbaçla genç adamı acımasızca vurur. İş şiddete dönünce Cafer daha fazla dayanamaz eline geçirdiği taşla Rum’un başını ezer. Ve dağa kaçar.
Ancak Cafer bir Rum kızına sevdalıdır. Kızın da onda gönlü vardır. Cafer dağdan gizlice iner kızla buluşur. Kaçma planı yaparlar, kaçacakları zaman kızın abisi onları yakalar. Cafer, kızın abisiyle kavga etmek istemez. Alttan alır. Bunun üzerine kızın abisi evlenmelerine bir şartla izin verebileceğini söyler. Bu şart; Cafer’in vaftizidir. Cafer’i kiliseye götürür. Kilisede papaz vaftiz törenini anlatır. Üç hafta sürecek olan törende her hafta içi şarap dolu insan boyu büyüklüğündeki fıçıya girip yıkanacaktır. Cafer zorla dinini değiştiremeyeceğini anlar. Bir yolunu bulup papazı öldürür. Tekrar kaçar. Adını tüm Girit duymuştur. Cafer Girit’te yaşayamayacağını bilir ve Limana uğrayan bir gemiye binerek Bodruma gelir. Yanında annesi ve babası da vardır. Daha önce Anadolu’ya gelmiş Söke’ye yerleşmiş Türkler olduğunu duymuşlardır, Bodrum’dan Söke’ye gelirler. Söke’de Halil Efenin kahvesinde çalışmaya başlar.
Cafer gelmiştir gelmesine de Yunanlılar da İzmir’den –Aydın’a tüm bölgeyi işgal etmişlerdir. Çeşitli işkencelerle halk kan ağlar durumdadır. Camilerde insanlar toplu yakılmakta, çocuklar süngülenip öldürülmekte, hamile kadınların karnı kesilip biçilmektedir. Vahşet karşısında dağlarda bir araya gelerek direnmeye başlamıştır. Cafer gördüğü katliamlardan etkilenir, evden ayrılıp dağa çıkar. Dağda kendine kızanlar edinir. Söke ve civar köylerde adı kısa zamanda duyulur. O artık Cafer Efedir.
Yıl 1919 aylardan Temmuz, Cafer Efe düşman askerleriyle dolu bir trenin İzmir’den –Aydın’a geçeceğini öğrenir. Bu treni engellemek amacıyla, Germencik istasyonundan hareket eden treni bombalamayı planlar. Kızanlarıyla yola çıkar, Karaağaçlı köyünden geçerken Çerkez Ahmet’le karşılaşır ve ona planını anlatır. Bilmez ki Çerkez Ahmet Yunan yanlısıdır. O kendisi gibi vatanperver sanmıştır.
Cafer Efe ve Kızanları tren istasyonunun kuzey batısına düşen 100- 150 metre uzaklıktaki dere boyunda konuşlanmaya çalıştıkları sırada istasyon yönünden silahlı saldırıya uğrarlar. Çerkez Ahmet Yunan Subaya çoktan yerini bildirmiştir. Bu ihanete çok sinirlenip, kızanlarına cesaret olması için nara atarak ayağa kalkar, kalkınca vücuduna sayısız kurşun alır, kanlar içinde yığılır. Kızanları onun şehit düştüğünü anlayınca geri çekilmeye başlar. Yaralı arkadaşlarını sırtlayarak Karaağaçlı köyüne götürürler. Yaralıların çoğu ölür.
Cafer Efenin cesedini çay yatağından çıkaramazlar bu durum Yunan subayının işine gelir. Keyiflenir, halkın moralini bozabilecek bir plan düşünür. Cafer Efenin başını kesip sırığa geçirerek köy köy dolaşıp göstermek ona dâhice gelir. Hemen Ortaklara gider. Meydandaki kahvede halkı toplayıp onlara: “İşte Mustafa Kemal’inizin başı. Bütün umutlarınız bitti “der. ‘Ortaklar halkından bir yiğit yaşlı: “Ben Mustafa Kemali hiç görmedim tanımam, Ama Cafer Efeyi tanırım Bu Cafer Efe!” diyerek Yunan subayının yalanı ortaya çıkarır.
Bu topraklar, bu halk onca zulüm görmüş, can çekişmiş, bin yılda bir gelen asrın lideriyle yeniden dirilmiş. O gün sadece zafer kazanılmamış, yarınların temeli de atılmış.
Her milletin ölümsüz kahramanları vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 26 ağustosta başlayıp 30 ağustos 1922 tarihinde zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan savaşıyla vatan topraklarımız düşman işgalinden kurtarılmış, şehitlerimiz, biz torunlarına özgürlük ve bağımsızlık içinde yaşama onuru bırakmıştır.
Ben; eşsiz önder Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, kahraman ordumuzu, şehitlerimizi saygıyla anıyorum. Minnettarım.
Ve;Bayramımız kutlu olsun! Ne mutlu Türk’üm diyene!
Havva Çetintürk
havvacetinturk@gmail.com
Kaynaklar: İzmir Giritliler Derneği /www.giritliler.blogspot.com /GİRİTLİ CAFER EFE
Milli Mücadelede Germencik Cephesi ve Önderleri /Şehit Cafer Efe sayfa.103
Teşekkürler kardeşim. Harika bilgiler. Zevkle okuyorum yazdıklarını. Bir yandan da öğreniyorum sayende. İyi ki varsın. Başarılar. Kucak dolusu sevgiler.