İnsanın yaşamını sürdürmesi, sağlıklı nesiller yetiştirmesi için temiz hava, su ve besin gerekir.
Besin, tarımsal faaliyetler sonucu temiz toprakta elde edilir ve emek ister…
Yirmi yıl öncesine kadar tarımsal ürün üretiminde kendi kendine yeten ilk on ülke arasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti, bugün tarım ürünleri ithalatçısı durumuna gelmiştir.
Tahıl ambarı kabul edilen Türkiye bugün neden tahıl ve saman ithalatı yapar hale geldi? Bu da yetmezmiş gibi geçmişte hayvancılıkta çok ileri olmamıza rağmen et ithalatçısı konumuna düştü?
Tarım ürünü ithalatçısı olmasının nedeni, yanlış politikalar mı? Yoksa Cumhuriyetle birlikte her alanda başlatılan üretim seferberliğinden vazgeçilip, plansız döneme girilmesi mi?
Yoksa Emperyalizmin Türkiye’ye kurduğu tuzağı fark etmeyişimizin sonucu mu? Bu soruların cevaplarını arayıp bulmak zorundayız!
Anadolu İlk tarım bitkilerin ehlileştirildiği, sulu tarıma geçildiği ve ilk yabani hayvanın evcilleştirildiği kara parçasıdır…
Anadolu’da kurulan ilk devletten günümüze tüm devletler tarımı desteklemiş, tarımda kullanılan aletleri ve koşum hayvanlarını koruyucu tedbirleri almışlar, tarımın gelişmesi için çaba sarf etmişlerdir… (1)
Bizans dönemiyle birlikte Anadolu’da toprak mülkiyeti üreticinin elinden çıkmaya kilise ve derebeylerin mülkiyetine geçmeye başlamış, köylü ve üretici toprak kölesi haline getirilmiştir.(2)
Bugün Batı Anadolu olarak bildiğimiz, üzerinde yaşadığımız topraklar tarihi süreçte “Anadolu’daki tüm beylikleri satın alabilecek zenginliğe sahipti. Bölgenin gelir kaynağı ise incir, üzüm, zeytin yetiştiriciliği, dericilik, dokumacılık ve tahıl ihracatından oluşmaktaydı. ”(3)
Osmanlı döneminde toprakların gerçek sahibi üretici değil, padişahtır. İstediğine bağışlar, bağışladığını geri alabilirdi… Toprakları işleyen, tarım ürünlerini üreten çiftçi (reaya) kaldırdığı ürün için “aşar” vergisi ödemekle yükümlüydü…
Anadolu köylüsünün yüzyıllardır çektiği çileye Türkiye Cumhuriyeti son vermiş, işlediği toprağın tapusunu çitçiye verdiği gibi aşar vergisini de kaldırmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk bununla yetinmemiş tarımı teşvik eden önlemler almış, bizzat kendisi çiftlikler kurarak örnek çiftçi olmuş, köylüyü “Milletin Efendisi” yapmıştır…
Binlerce yıllık süreçte çiftçi, köylü toplum olan ve kendi kendine yeten Anadolu halkı çiftçilikten, üretmekten soğutulup kente göç etmek zorunda bırakılmıştır. Tarım alanları atıl hale gelmiştir…
Tarım alanları, meyve bahçeleri maden ocağı, jeotermal santral, HES kurularak tarım dışı amaçlar için kullanılmaya başlanmış, tarım arazileri azalmıştır…
Türkiye bu gün tarım üretimi kendine yetmeyen, tarım ithalatçısı ülkeler arasındadır. Birçok tarım ürünü ülkemizde yetişmesine rağmen ithalat yoluna gidilmiştir.
İthal ettiğimiz ürünler arasında buğday, ayçiçeği, pamuk, saman gibi ürünlerin yer alması ülkeyi güçsüz düşürmektedir.
Bunda ne var diyebilirsiniz. Kıtlık, savaş ve salgın dönemlerinde yeterli döviziniz olsa da yeterli miktarda tarım ürünü ithal edemeyebilirsiniz.
Virüs salgını nedeniyle birçok ülke tarım ürünleri ihracatını yasakladı ya da kota uygulamaya başladı…
Salgın bize gösterdi ki, tarım üretiminde kendi kendine yetemeyen ülkelerin ve o ülkede yaşayan insanların geleceği garanti değildir.
Yaşananlardan ders çıkarıp, insan yaşamı için öncelikli üretimin tarım olduğunu, bunu gerçekleştirmek için havanın, suyun ve toprağın temiz olması gerektiğini unutmayalım…
KAYNAKÇA:
1-Yüksel Güngör, İlk Çağ Anadolu Medeniyetleri. S. 267
2-Georgios Nakracas, Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni. S. 34
3-İlber Ortaylı, Türklerin Tarihi. I. Cilt. S.244
Beğendim. Tebrikler.
Teşekkür ederim.